04 Temmuz 2007

Toplumsal Linç İsteyen Var mı?

Toplumsal tepki anti-demokratik olmak zorunda değil... Teröre tepki vermek, reaksiyon göstermek, karşı çıkmak, kalabalık psikolojisi ile davranmayı gerektirmez.


Tepki Linç Değildir!

Genel Kurmayın teröre tepki gösterilmesi isteği, ne tür bir tepkinin istendiğine, arzu edildiğine göre tasvip edilebilir veya tasvip edilemez.

Toplumsal tepki anti-demokratik olmak zorunda değil... Teröre tepki vermek, reaksiyon göstermek, karşı çıkmak, kalabalık psikolojisi ile davranmayı gerektirmez.

Doğrudur, tepki bireysellikten uzaklaştıkça topluluk psikolojisi ile ilintili olmaya başlar, toplumsal tepki haline gelir.

Fakat toplumsal tepki ile ‘kalabalık psikolojisini’ birbirinden ayırt etmek gerekir. İlkin, kalabalıklar psikolojisinin, bir kalabalık içerisinde bulunan insanların psikolojisi anlamına geldiğini belirtelim.

İstenilen Türk kökenli vatandaşların Kürt kökenli vatandaşlarımıza tepki göstermesi, hatta bazılarının iddia ettiği gibi bir sosyal linç safhasına geçilmesi değildir.

Bu olsa olsa PKK’nın istediği ve arzu ettiği bir gelişme olur. Zaten terör örgütünün istediği, hayalini kurduğu gelişmede budur.

Teröre tepkiden anlaşılması gereken, yakın tarihte İspanya’da yaşanan teröre karşı toplumsal karşı direniştir.

Benim Genel Kurmay bildirisinden anladığım, aynen İspanyolların; eli kanlı militanları, militanlara psikolojik destek sağlayan ‘aydınları’, militanların/örgütün destekçilerini, militanların kanlı eylemlerinden kahramanlık hikayeleri yazan sözde ‘bağımsız’ medyayı kınamaları, İspanyol toplumunun vicdanında mahkum etmeleri gibi bir tepki isteniyor.

Öncelikle belirtelim ki, toplumsal tepki; bazı toplumsal veri, olgu ve olayların sonucu ortaya çıkar.

Sosyoloji, toplumsal tepkileri üç ana grupta toplar:

1. Oybirliği fikri çevresinde gelişen tepkiler (bu durumda kalabalık arasında zihni bir birlik vardır; bireylerin coşkuları, inançları ve arzuları ortaktır).
2. Ani değişen, hatta kalabalık içerisindeki bazı bireylerin davranışları ile şekillenen tepkiler (kalabalık arasında bölünmüşlük söz konusudur, grup kolaylıkla maniple edilebilir, provokasyonlara açık haldedir).
3. Yönetilen, örgütlü tepkiler (kalabalığın bir merkez idare yapısı vardır, liderlik müessesesi kalabalığa hakim olur ve yönlendirir).

Açıkçası tepkinin bu üç gruptan hangisinin özelliğini taşıdığı hem tesirini hem de kalıcılığını belirleyecektir.

Ortaya konan tepki ne kadar iyi yönetiliyorsa, tepkiyi koyanların arasındaki zihni birlik ne kadar homojense tepki o nispette etkili olacak, kalabalıklarda, kuru kalabalık olmaktan kurtulacaktır. Aksi durumda insan sürüsünden oluşan kalabalığın tepkisi ya yıkıcı olacaktır ya da etkisiz bir hareket olacak kalacaktır.

Örneğin linç olayı, yönetilmeyen kuru kalabalıkların yapacağı bir eylemdir. Şiddet düzensizdir ve kişiler arasındaki etkileşim spontanedir.

Düzensiz, dağınık ve belirli bir hareket kalıbı geliştirmeyen, kışkırtmalara açık kuru kalabalıkların işidir linç... En önemlisi kalabalığın arasında zihni birlik yoktur. Aidiyet duygusu eksiktir, toplulukta homojenlik yoktur. En kötüsü lidersiz olan kalabalık sürü psikolojisini taşır ve kurumsal yapısı olmadığı için şiddete meyli oldukça fazladır.

Toplumsal tepki ile ilgili yapılan güncel tartışmada düşülen hata buradadır. Birileri kalkıp, Genel Kurmayın veya teröre karşı tepki vermeye çalışanların linç tümenleri oluşturacağını söylemektedirler. Oysa ‘iyi niyetli’ bu isteğin arkasında yatan güdü, teröre karşı psikolojik bir mücadele başlatmak, Türkiye’nin değneksiz köy olmadığını göstermektir. Arzu edilen örgütlü ve kurumsal yapısı olan kalabalıklar tesis etmektir.

Bu tür tepkiler aslında toplum psikolojisi açısından rahatlatıcı hususlarda taşır. Spontane gelişecek eylemlere göre planlı tepkiler daha çok kontrol edilebilir mahiyette olacaktır. Her şehidin toplumun yüreğinde açtığı yara (örgütlü tepkiler gelişmediği takdirde) kuru kalabalıkların tepkisini doğuracak, şiddete eğilimli gruplar ortaya çıkacaktır.

Genel Kurmayın son bildirisine birde bu açıdan bakmak gerekir. Yapılmak istenen sadece teröre karşı psikolojik savaş ilan etmek değildir, aynı zamanda toplumdan yükselebilecek şiddete meyilli tepkileri kontrol etmek, tabir doğruysa, toplumsal basıncı düşürmektir.

Genel Kurmayın isteğine şiddetle karşı çıkanları iki gruba ayırmak mümkün. İlk grup, demokratik yapıları gereği (tepki kelimesini yanlış anlayarak, bir Türk-Kürt çatışması doğar endişesi ile) karşı çıkanlardır.

İkinci grupsa, Türkiye’de teröre hangi şekilde olursa olsun tepki verilmesinden rahatsızlık duyanlardan oluşmaktadır. Bu gruptakiler bugüne kadar PKK’nın terör örgütü olduğunu bile söyleyemeyen, ‘Aydınların Afyonu’ yazımızda dediğimiz gibi; demokrasinin en küçük hatasına karşı savaş açıp, eğer bir ideoloji uğruna işlenmişse büyük katliamlara ve insanlık suçlarına göz yummayı bırakın alkış tutanlardır.

Benim bu ikinci gruba diyeceğim bir şey olamaz. Onlar zaten saflarını belli etmişlerdir.

Yinelersek; terör örgütü haricinde hiç kimse ve hiçbir grup toplumsal linç gibi bir düşünceyi aklının ucundan bile geçiremez, ima bile edemez.

Toplumsal tepki gösterilmesi isteğinin arkasında yatan en önemli amaç, terörün ve yardakçılarının toplum vicdanında mahkum edilmesidir.

Açıkçası ortada savaş varmış gibi kalkıp barış isteyenlere eğer tepki gösteremeyeceksek, ne yapacağız? Barış istemek, bir savaşın olduğunu kabul etmek demektir. Bu durumda yapılanın terör olduğunun inkarı ve terör örgütünü muhatap almak söz konusu olur.

Tepkiyi hak eden barış isteklerinin sahipleri eğer aptal değillerse kötü niyetlilerdir.

Tepki; kanlı örgütten özgürlük savaşçısı bir kahramanlar ordusu yaratmaya çalışılanlaradır. Tepki; bebek katillerinden barış güvercinleri meydana çıkarmaya çalışanlaradır. Tepki; Türkiye’nin yanında olmayı bırakın tarafsız bile olamayıp terör örgütünün hamiliğine soyunanlara, katiller ile şehitleri aynı kefeye koyanlaradır.

En önemlisi tepki afyon yutmuş aydınlaradır...