12 Mayıs 2007

ABD neden hata yapar?

-bu yazı 11.04.2007 tarihinde onpuntoda yayınlanmıştır-


Türkiye’nin ve ABD’nin Kuzey Irak’a bakışları arasındaki büyük bir fark söz konusudur. Türkiye’ye göre, ABD, K. Irak’ta yanlış politikalar uygulamaktadır. Örneğin, Kerkük’te, Irak savaşının başından bu yana Kürtler tarafından uygulanan ‘demografik faşizm’ göz önündeyken, ABD’nin, referandumun 2007 yılında yapılması için verdiği destek aklımıza ‘neden ABD hata yapar?’ sorusunu getirmektedir.

ABD’nin (veya herhangi bir ülkenin) uluslararası politikaları, yaptıkları istihbarat çalışmalarına bağlı olduğuna göre, ABD’nin muhtemel hataları için öncelikle CIA’e ve bu kurumun analizlerine bakmak gerekir.

ABD istihbaratı ile ilgili gözlenen en önemli problem, CIA’in politikacılarla ilişkilerindeki bozukluktur. CIA son yıllarda artan oranda politikacıların manipülasyonlarına açık hale gelmekte ve CIA’in görev alanları dışında çalışmaya zorlanması çeşitli suiistimallere yol açmaktadır.

Özellikle Irak savaşını dikkate aldığımızda CIA resmi istihbarat analizlerinin, ABD milli güvenlik konularında bile güvenilirliğini yitirmiş olduğu görülmektedir. CIA analizleri politikacılar tarafından çarpıtılmakta ya da politikacılar CIA’i kendi amaçları için kullanılmaktadırlar.

Bu durum politikacılar ile istihbarat analizcilerini karşı karşıya getirmekte, ABD’de resmi istihbarata karşı var olan güven bunalımını tırmandırmaktadır. Orta Doğu ile ilgili 2000-2007 arasında yapılan istihbarat analizlerine baktığımızda bu bozulma çok net görülmektedir. Saddam’ın olmayan kimyasal silahları ile ilgili yapılan istihbarat hataları ve bu hatalara yol açan CIA nezdinde ki yönetim yönlendirmesi çok aşikardır.

Eski senatör C. Turner’ın başkanlığını yaptığı Kongre Irak Araştırma Komisyonunun yaptığı çalışmalar, istihbaratçıların ‘kasıtlı’ hatalarını gündeme taşımış fakat komisyonun raporu Kongre Kütüphanesinde yer kaplamaktan daha öteye yararlı olamamıştır.

ABD’de son iki yıldır Bush yönetiminin istihbaratı kendisine oyuncak ettiği, savaş nedeni yaratmak için hayali analizler ürettiği konuşulmuş, CIA’in artik partizan bir kurum olduğu sıklıkla dile getirilmiştir. Bush yönetimi bu eleştirilere karşılık olarak sadece kendilerinin değil BM ve Uluslararası Atom Ajansı benzeri kurumlarında kimyasal silah ve kitle imha silahları ile ilgili (bu bahsedilen kurumların tamamının kendi nüfuz sahalarında olduğu gerçeğini saklayarak) hatalar yaptıklarını öne sürmüştür.

Bu açıdan baktığımızda, Bush yönetimi haklıdır. Kendilerinden önce gelen Clinton yönetimi de, bazı Avrupa ülkeleri ve onların istihbarat teşkilatları gibi aynı şekilde yukarıda anlatılan hataları yapmışlar, Saddam’ı haksız yere suçlamışlardı.

Savaşın başlangıcından bu yana geçen dört yıldan sonra, ABD siyasetinde var olan ve daha aklı selim davranan bazı gruplar yapılan hataları daha iyi anlamaya başlamışlardır. ABD’de körü körüne savaşa destek dönemi sona ermiş, savaş karşıtları; aslında savaş öncesinde Saddam’ın köşeye sıkışmış olduğunu, çok katı bir denetleme sistemi ve prosedürü ile kimyasal silah ve kitle imha silahları konusunda ilerleme sağlanabilme imkanının heba edildiğini dile getirmeye başlamışlardır. Demokratlar ve diğer araştırma ve düşünce kuruluşları, ABD yönetiminin (ve CIA’in) hata yaptığını açıkça belirtmektedirler.

ABD’nin Orta Doğuda Gerçek Hedefi Ne?

ABD’deki bağımsız araştırma kurumları ve akademisyenler, ABD’nin hatalarını söylerken aslında dile getirmedikleri başka gerçeklerde vardır. Bu gerçeklerin ortaya çıkması ile birlikte, ABD yönetimi neden istihbaratçıları ve uluslararası kurumları yanlış yönlendirmiş ve neden gerekçesiz bir savaşa girişmiştir sorularına da cevap bulunmuş olacaktır.

Açıkçası bizim düşüncemize göre, ABD’nin ana hedefi Orta Doğuda savaş öncesi var olan güç ve iktidar yapısını değiştirmek, bölgey' ABD politikalarını destekleyecek ekonomik ve politik liberal yapıya kavuşturmaktır.

Bu ana hedefin yanındaki ‘yan hedefler’ bölgede İsrail’i rahatlatmak, İsrail devleti için mevcut risk kaynaklarını kurutmak, bölgedeki petrol kaynaklarını istikrarsızlıktan kurtarmaktır.

Şimdi geçmişe dönük simülasyonlar yapılınca, iyi işleyen bir CIA’in ve iyi hazırlanmış, yansız analizlerin, savaş öncesi ABD yönetimine 'savaşa girme' sonucunu çıkaracak politika önermeleri vereceğini görmek mümkündür.

Irak konusunda ABD'nin yanlışlarında, CIA’in hatasından çok, yönetimin hatası veya kasıtlı politikaları rol oynamıştır. CIA, uluslararası politika karar verme mekanizmasına tarihinde hiç olmadığı kadar önemsiz bir rolle dahil edilmiş ve hazırladığı analizleri manipüle edilmiştir.

İstihbarat – Siyaset İlişkisi

İstihbarat/analiz hazırlıkları ile politika belirlenmesi/tespit edilmesi iki ayrı yönetim fonksiyonudur. İstihbaratçı bilgi toplar, bilginin kredibiletesini değerlendirip, doğruluğunu test ettikten sonra elindeki başka bilgilerle beraber harmanlayıp, ilgili ülke çıkarlarını dikkate alarak analizini hazırlar. Bu süreçte kesinlikle yanlış bilgi (misinformasyon), bilgilendirme, yanlış yönlendirme yoktur. Ayrıca bu yöntemde, politika belirleyicilerinin de dahli söz konusu olamaz. Yani politikacıların istekleri doğrultusunda onların gönüllerini hoş tutacak raporlar hazırlanmaz, bilgiler bu yönde toplanmaz. İstihbaratçılar, kendi değer yargılarını, siyasi görüşlerini analize katamazlar. Bağımsız olmaları gerekir.

Analizler, ülkenin, politikacıların ne yapması gerektiğini anlatmaz, bir durum tespiti yapar, bir çeşit röntgen filmi çeker. Politikacılar ise bu analiz ve raporlara dayanarak (güvenerek) politikalarını oluştururlar kararlarını verirler.

ABD yönetimi ve CIA için bu kavramların hepsinin birbirinin içine girdiğini görmek mümkün. Pratikte, CIA’in analitik projeksiyonları aynı zamanda politika önermeleri içerirken, raporlar tek taraflı ve kasıtlıdır. Objektiflik yoktur. Raporlar olmaması gereken şekilde bazı politikaları desteklemekte, bazılarına karşı çıkmaktadır.

Bush yönetimine getirilen eleştiri sadece bu ayrımın (istihbarat-politika) alt üst olması değildir. Aynı zamanda partizan uygulamalarla istihbarat kurumunun gücünün azaltılması, güvenirliliğinin yitirilmesidir.

Bush yönetimi Irak ve Orta Doğu konusunda, karar verme sürecinde CIA raporlarını kullanmamış, aksine kendi politikalarına baz teşkil edecek, kendilerini haklı çıkaracak analizler hazırlattırmıştır.

Yönetim dört yıl önce, Irak, Irak’ın etnik yapısı, direniş gücü, kimyasal silahları konusunda bırakın herhangi bir analizi kullanmayı, CIA’den böyle bir analiz istemeden, talep bile etmeden savaşa gitmiştir. Sonuçta bugün Irak’ta ödenen bedel, partizanlığın ve karar verme mekanizmasındaki çarpıklıkların bedelidir.

CIA ve benzeri karar verme mekanizmasına yardımcı kurumlar devre dışı bırakılınca, uygulanan Orta Doğu politikalarının temeli (ve sebebi) Bush yönetiminin kafasındaki ‘değer yargıları’ olmuştur.

Yönetim, kendi inanışları ve değer yargıları paralelinde politikalar uygulamış ve uygulamaktadır. Bu durumda ABD yönetimini etkileyen, Bush yönetiminin değer yargılarını (yönetim için doğruları ve yanlışları) belirleyen kurum ve mekanizmalar önemli olmaktadır. ABD’de İsrail Tabusu (http://onpunto.com/ShowBlog.aspx?Web=thenewport&CId=43866) isimli yazımız zannederim, Bush Yönetimi için neyin doğru neyin yanlış olduğunu belirleyen öğeleri açığa çıkarmaktadır.

Ya Kerkük?

Sonuç olarak, ABD’nin Kerkük ile ilgili kati, şartsız Kürt desteğinin hata olarak adlandırılması yanlış olacaktır. ABD, Kerkük için, belli amaçlar ve hedefler içeren politikalar belirlemiş, CIA bu politikaları haklı çıkaracak raporlar hazırlamıştır, o kadar. ABD’nin Kerkük politikası kastidir, hata sonucu değildir. Ortada politika hedefleri vardır ve bu hedefler için gerekçe hazırlayan bir kurum söz konusudur.