22 Haziran 2007

Washington'un Felaket Senaryosu

Masal yatsıya kadar bile sürmedi...

Herman Kahn tarafından 1961 yılında kurulan Hudson Institute düşünce kuruluşu ve Genel Kurmayın isimleri çevresinde koparılan fırtınanın hizmet etttiği amaç nihayet ortaya çıktı.

Fırtınanın en etkili olduğu ilk iki gün çizilen resim ile 'gerçek' resmin arasında epey fark var...

Türkiye kamuoyuna sunulan ilk resmi tekrar etme gereği yok sanırım. Anlatılan hikaye; Genel Kurmayın stratejik araştırma birimi SAREM yetkililerinin de dahil olduğu bazı 'oyuncuların' Türkiye ile ilgili bir kıyamet senaryosunu çalıştıkları, bu senaryo ile Türkiye'nin istikrarsızlaştırılması ve neticede K. Irak operasyonuna temel teşkil edecek bir ortam hazırlanacağı idi. Bu 'senaryonun' en ilgi çekici tarafı ise Genel Kurmay yetkililerinin de aralarında bulundukları oyuncuların 'seçim öncesi dönemde terörle mücadelede sağlanacak bir başarının AKP'ye yarayacağı endişesini' taşıdıkları idi.

Oysa ortaya çıkan gerçek bu anlatılan hikaye ile taban taban zıt. Ne Washington'daki askeri ateşenin ne de SAREM yetkililerinin felaket senaryosundan ve Hudson oyunundan haberleri olmuş...

Hudson'ın Avrasya Çalışmaları Direktörü Zeyno Baran'a göre, SAREM yetkililerinin böylesi bir senaryo çalışmasından haberleri yokmuş. Üstelik, kendilerine senaryo çalışması ile ilgili bir davetiye de ulaştırılmamış. İlaveten, SAREM'ciler Hudson ziyaretlerinde anılan senaryo çalışmasına katılmadıkları gibi kendilerine PKK ile mücadelenin AKP'ye yarayıp yaramayacağı hususunda bir soru da yöneltilmemiş.

Bu gerçeğin ışığında ortada sadece 'kaynağı/kaynakları gizli' bir felaket senaryosu haberi ile bu senaryoyu Türkiye'deki gazetesine aktaran Yasemin Çongar'ın ısrarlı iddiaları kalmaktadır.

Çongar'ın Wahington'da etkili bazı kişilerle iletişim içinde olduğu malum. Daha öncede yazdığı bazı haberler etrafında 'fırtınalar' kopan Çongar sadece ABD yönetimine yakınlığı ile bilinmiyor, aynı zamanda, Washington yönetiminin Türkiye'ye iletilmesini istediği bazı mesajlara da aracılık yapıyor.

Yanıltma ile ne amaçlandı?

Felaket senaryosuna göre; Genel Kurmayın dahli ile, K. Irak operasyonu için ülkenin istikrarsızlaştırılması çalışmaları planlandı ve PKK'ya seçim öncesi önemli bir darbe vurulmasına menfi bakıldı.

Bu durumda (eğer iddialar doğrulanda idi):

1. PKK'nın artan saldırıları ve Türkiye'de patlayan bombaları yine 'derin devlet' ile ilişkilendirmek mümkün olacaktı.

2. PKK'nın sivil ve asker katliamlarına karşı batı kamuoyunda yükselen tepkiler dindirilmiş olacaktı.

3. Terörle mücadele konusunda çekimser bir tavır içerisinde olan hükümet rahatlayacaktı.

4. Bu çekimser görüntünün yol açtığı imaj zedelenmesi tamir olacak, hükümetin muhtemel oy kaybı önlenecek, hükümete karşı gelişen toplumsal tepki frenlenecekti.

5. Artan terör olayları ile tırmanışa geçen MHP ve DYP'nin oy artışı sınırlanacaktı.

5. TSK-AKP geriliminde, AKP'nin eli güçlenecek, Genel Kurmayın eli zayıflayacaktı.

Doğrusu, bir taşla pek çok kuş vurulmuş olacaktı.

Peki bu misinformasyon ve yanıltma neden yapıldı, nereden kaynaklandı?

Bu sorunun cevabını bulmak için, yine Yasemin Çongar'ın 'Amerika'dan' bildirdiği bir gerçeği yeniden hatırlamakta fayda var. Çongar, Washington'un nabzını tuttuğu yazılarında 'ABD yönetiminin AKP'yi iktidarda görmek istediğini' bildiriyor, yönetimin CHP dahil diğer partilere soğuk baktığını yazıyordu. Milliyet'in Washingon temsilcisine göre 'Washington yönetiminin bu tercihinin arkasında yatan neden AKP harici diğer partilerde ABD ve AB'ye karşı gelişen reaksiyondu'.

İşte bu iki olguyu (ABD'nin AKP sevgisi ile malum felaket senaryosunu) alt alta koyduğumuzda, yanıltma haberin amacı ortaya çıkmış oluyor. Felaket senaryosu ile ilgili yanıltma, 'Washington-Balgat' hattında planlanmış ve uygulamaya konulmuştur.

Aksiyonun kahramanları bellidir. Misyon, bozulan imajın düzeltilmesi, karşı tepkinin önlenmesi ve hükümet karşıtlarının sindirilmesidir.

Fakat her senaryonun eksiklikleri olduğu gibi, felaket senaryosunun da planlanmamış, açıkta kalmış bir 'güvenlik' açığı bulunmaktadır. Zeyno Baran, Hudson'da beraber çalıştığı bazı iş arkadaşlarına rağmen doğruları deklare etmiş, oyunu bozmuştur.

Hudson'daki senaryo çalışmasının saçmalıktanda öte bir şey olduğunu söylemeye gerek yok sanırım. Her think-tank kuruluşu senaryo çalışması yapar, yapmıştır. Fakat senaryo çalışmalarında 'siyasi cinayet' faktörünü kullanmaz. Bu tür faktörler ancak 'gizli servis' işidir, akademik hüviyetli kurumlara yakışmaz.

Gelinen noktada ortada tek bir soru kalıyor: Hudson'ın senaryo çalışmasını (katılımcıları konusunda yanıltıcı bilgilerle birlikte) ABD Dışişlerine kim iletti? Daha doğrusu Hudson'ın içindeki köstebek kimdi?

Freelancer gazeteci dostlarımıza göre İki ihtimal var... Birincisi Kenneth R. Weinstein, Hudson İcra Kurulu Üyesi ve eski CIA mensubu. İkinci ihtimal ise Meyraw Wurmser, Hudson Orta Doğu Merkezi Direktörü. Kuşkular bu iki isim üzerinde yoğunlaşıyor...

Hikayenin sonucu

Hudson bir garip senaryo çalıştı, saçmaladı. Bu senaryoya Türk Genel Kurmayı iştirak etmiş gibi gösterilmeye çalışıldı. Hudson'da yazılan ve paketlenen senaryo ABD Dışişlerine iletildi. ABD yönetiminden 'birileri' bu paketi Çongar'ın eline tutuşturdu. Çongar istemeden de olsa 'felaket senaryosunun' tellallığına soyundu.

Benim bu sonuçtan kendi adıma çok önemli çıkarımlarım oldu. İlkin, 'gerçek olarak' sunulan her şeyin 'söylendiği' gibi olmadığını anladım. Sonra, ortalık toz duman içerisinde iken bir konuda 'karar' vermenin yanıltıcı olduğunu gördüm. Nihayet, 'iktidar' için oynanan/oynanacak oyunların sonunun olmadığını, yaşadıkça yeni 'senaryolarla' karşılaşacağımı keşfettim.