19 Haziran 2007

Haber mi Propaganda mı?

Medya – Haber – Propaganda ilişkisi

Haber ile propaganda arasında ayırım yapmak mümkün fakat zordur. Haber, öncelikle soyut bir nesne değildir. Somuttur, var olan bir bilginin çeşitli vasıtalarla sunumudur.

Propaganda ise belirli güncel, siyasi, ekonomik veya bilimsel gerçeklerle örtüşen veya örtüşmeyen ‘kabullerin’ ulusal ve uluslararası kamuoyuna sunumudur.

Propaganda esas itibariyle bireye hitap etmesine rağmen onu tek başına ve tecrit edilmiş olarak kabul etmez. Bireyi bir kitlenin parçası olarak görür. Propagandanın bu ‘topyekûn’ olma özelliği, kitle iletişim araçlarının kullanım zorunluluğunu ortaya çıkarır. Yani propagandacı elinde bulunan bütün araçları (basın, televizyon, kitap, sinema, afiş, broşür vb) kullanır, kullanmak ister.

İşte bu noktada haber ile propagandanın arasındaki örtüşme devreye girer. Haber ne kadar salt haberdir, ne kadar ‘belirli’ propaganda faaliyetlerine hizmet eder sorusu, bugün her zamankinden daha fazla tartışılmakta ve sorgulanmaktadır.

Haberlerin propaganda ağırlıklı olarak ‘kurgulanması’ gerçeği beraberinde ‘alternatif platformları’ ve gerçek ‘gerçeğe’ ulaşmaya çalışanları ortaya çıkarmıştır.

Medyanın ‘yanıltma haber ve propaganda’ çalışmaları konusunda arayışta olan önemli aydınlar ve yazarlar arasında Stephen Lendman, Michael Carmichael, Arash Norouzi, Michael Keefer, Nick Turse, Steve Watson, Noam Chomsky (http://blog.zmag.org/blog/13), Robert Perry, Michel Chossudovsky, Barry Grey, Prof. Rodrigue Tremblay ve Prof. Murray Fromson’ın adları sayılabilir.

Propaganda savaşları

Hemen hepimiz, haberlerin ve özellikle yorumların ‘kurgu’ niteliğini kavrar, fakat bu kurgunun neye hizmet ettiğini çoğunlukla çıkaramayız. Kurgu ne kadar profesyonelce yapılmışsa, propagandanın hizmet etmek istediği amaç o denli gizli kalacaktır.

Propaganda, yukarıda belirttiğimiz yol ve araçlarla etkili olmaya çalışırken, çok çeşitli toplumsal veya bireysel faaliyet alanlarını birer propaganda aracı haline dönüştürmeye de çabalar. Böylelikle propagandanın etki alanı genişler.

Siyasal propaganda ise bir hükümet, bir siyasal parti veya yönetimin belirli bir bölümü tarafından kitlelerin kendisine karşı olan davranış ve düşüncelerini değiştirmek, politikalarına destek sağlamak veya kendisine karşı gelişecek direnişi engellemek için yapılır.

Siyasi propagandanın en acımasızı Naziler tarafından icra edilmiştir. Nazi Almanya’sının propagandadan sorumlu bakanı Joseph Goebbels siyasi propagandayı şu şekilde tanımlar:

‘Eğer yeteri kadar büyük bir yalan söylerseniz ve bu yalanı yeteri kadar tekrar ederseniz, insanlar size inanmaya başlayacaklardır. Propaganda yalanı, insanların kendilerini, onların zihinlerinde yarattığınız düşmanlardan ancak devletin koruyabileceğine inanmalarına kadar devam etmelidir. Öyle bir noktaya gelirsiniz ki, siz yalanlarınızı tekrar etmeseniz bile artık o ‘mutlak gerçek’ haline gelmiştir. Bu noktada devlete düşen görev ise, yalanın ölümcül düşmanı olan hakikatin ortaya çıkmasını engellemektir. Başka bir deyişle; hakikat yalanın ve devletin en önemli düşmanıdır’.

Bu örnekten hareketle, propagandanın ve yalanın sadece faşist veya totaliter idarelerde geçerli olduğu sonucuna varmamak gerekiyor. Goebbels sadece bir örnektir.

Bir başka örnek, 1995 yılında vefat eden, ABD’li eski senatör James W. Fullbright’a ait. Senatör, Vietnam anılarını anlatırken, ‘benim Vietnam tecrübesinden öğrendiğim en önemli şey, eğer bir savaş varsa, bir karışıklık varsa veya bir kriz varsa, devletin resmi duyuruları ve bilgilendirmelerine inanmamaktır’ demişti.

Çağımızda propaganda makineleri yine var ve yine tehlikeliler… Üstelik yalan propaganda bu devirde totaliter idarelerden çok demokratik idareler tarafından gerçekleştiriliyor.

Irak örneği

Propaganda savaşları ve yalan propagandaya en yakın örnek Irak’ın işgali ile ilgili yapılan faaliyetler teşkil ediyor. Sadece Irak Savaşını başlatmak için düzenlenen ve kurgulanan haberlerle sınırlı değil Irak konusunda dünya kamuoyunun yanıltılması. Hala bu konuda medya organlarında gerçek dışı bilgilere rastlamak mümkün…

En çarpıcı örnek, Irak altyapısı ile ilgili ‘haber ajansları’ tarafından dünyaya servis edilen ‘kurgu’ haberlerde gözlenmekte.

1.Körfez savaşından 3 ay gibi kısa bir süre sonra (hemen hemen tüm alt yapı tesisleri ABD tarafından bombalanmış, yıkılmış olmasına ve) tüm imkânsızlıklar ve ambargoya rağmen, Saddam yönetimi, altyapıyı, Bağdat’a 24 saat elektrik verecek duruma getirmiş, restore etmişti.

Bugün, Irak’ın işgalinden bu yana 4 yıldan daha uzun bir süre geçmiş, fakat Bağdat’a günde ancak 12 saat elektrik verilebilmektedir. Üstelik ambargo ortamı da yoktur.

İşte bu büyük başarısızlık ve fiyasko dünya kamuoyundan gizlenmekte hatta çok daha farklı Bağdat resimleri sunulmaktadır. Bugün tüm ‘gerçekler’ dünyanın gözü önünde cereyan ederken, bazı ABD televizyonlarında ve yazılı basın organlarında ‘özgürleşen Irak’tan’ mutluluk resimlerine rastlamakta mümkün.

Bu durum bazı önemli soruları gündeme getirmektedir: medya ne derecede propaganda faaliyetlerine hizmet etmekte, alet olmaktadır? Medya-propaganda ilişkisi neden kaynaklanmaktadır?

Diğer güncel örnekler

Bir diğer güncel örnek, Wall Street Journal ve New York Times’ın Venezüella lideri Chavez’e açtıkları savaşta gözlemlenmektedir. Bu iki önemli gazete, adı geçen Latin Amerika ülkesini adeta rakip kabul etmiş, gerçekliği sorgulanan haber ve yorumlara sayfalarında yer vermekte ve bu ülke ile ilgili bir propaganda savaşı yürütmektedirler (bakınız http://www.globalresearch.ca/index.php?context=va&aid=5353).

İran propaganda savaşlarında medyanın kullanıldığı bir başka güncel örnektir. İran, İran’ın nükleer programı ve İran lideri Ahmedinecad’ın İsrail ile ilgili söylediği sözlerle ilgili batı medyasında çıkan haberlerin ne kadarı doğru ne kadarı yalan belli değildir (Ahmedinecad’ın çok büyük tepki çeken ‘İsrail haritadan silinmelidir’ sözünü hiçbir zaman söylemediği ile ilgili Arash Norouzi’nin yazısı ve bu konudaki medya çarpıtması için bakınız http://www.globalresearch.ca/index.php?context=va&aid=4527).

Güncel örnekler İran ve Venezüella ile sınırlı değil. Batının karşısında olan, alternatif üreten herkes ve her ülke propaganda savaşlarının hedefi durumunda açıkçası…

Bu açıdan bakınca her savaşın biraz propaganda olduğunu görmek de mümkün, her savaşın ve her mücadelenin. Misal, sözde Ermeni soykırımı ile ilgili ‘yalan’ propagandanın inanılmaz sıklıkla ve çok çeşitli platformlarda tekrarlanması gibi. Ermeni yalanı konusunda uygulanmaya çalışılan taktik, yalanı herkes gerçek zannedinceye kadar tekrarlamaktır.

Medya nasıl hata yapar?

Medyanın yalan propaganda karşısında sorumluluğu olduğu yadsınamaz. Medyanın propagandaya alet olması çeşitli sebepten kaynaklanabilir.

Bazı durumlarda, ‘yalan’ öylesine gerçek görünen bir ambalaj içerisinde sunulmuş olabilir, o kadar gerçek gözükebilir ki medya ‘yalanı’ hakikat zannedebilir. Üstelik (Türkiye’nin Ermeni yalanı konusunda gerekli reaksiyonu göstermediği gibi) yalanın diğer tarafı sessizde kalabilir. Bu durumda açıkçası medyaya kabahat bulmakta güçleşir.

İkinci durumda ise medya bizzat (belli sebeplerden dolayı) propagandayı yapar. Wall Street’in Venezüella-ABD gerginliklerinde açıkça taraf olması ve gerçekleri çarpıtması gibi. Bu örnekte, medya siyasi görüşünü ortaya koymuş ve kendi kampında olan tarafın yanında yer almıştır. Daha başka bir deyişle medya ‘sözcü’ konumuna gelmiştir.

Bir diğer sebep ise, medyanın yanlış haber alma tekniklerini kullanmasından kaynaklanabilir. Irak örneğinde olduğu gibi ‘embedded-iliştirilmiş’ gazeteciler, sadece ordunun bildirilerini muteber kabul eder ve olaylara ‘at gözlüğü’ ile bakarlar.

Tüm bu sebeplerin yanı sıra, medyanın propaganda savaşlarına alet olmasının en önemli sebebi, uluslararası haber ajanslarının taraflı olmasıdır. Haber ajansları, gelişmeleri belli bir gözlükle bakarak, hatta bir süzgeçten geçirerek medyaya servis ederler. Bu sebep medyanın ‘günahtaki’ payının en az olduğu durumdur.

Sonuç olarak, Goebbels ölmüş olabilir, fakat düşünceleri ve propaganda taktikleri hala geçerli ve uygulanıyor.

Bize düşen ne derseniz, gerçeğin arkasında başka gerçekler olduğunu, o gerçeklerin arkasında da başka gerçeklerin yattığını bilmek derim. Araştırmak, körü körüne inanmamak…

--------------------------------------------------------------------------------

Alternatif medya/platform arayışları

Haberlerin propaganda ağırlıklı olarak ‘kurgulanması’ gerçeği beraberinde ‘alternatif platformları’ ve gerçek ‘gerçeğe’ ulaşmaya çalışanları ortaya çıkarmıştır dedik ya…

Uluslararası politikada ‘aslında ne oluyor’, alternatif dünya ne düşünüyor diyenler için ZNET International’ı (http://www.zmag.org ve http://blog.zmag.org/) öneririm. İlave olarak Center for Research on Globalization (http://www.globalresearch.ca/index.php?context=home) ‘medya dezenformasyonları’ ile ilgili yazılarda içeren önemli bir portal.

Center for Research on Globalization’a üyelik için http://www.globalresearch.ca/index.php?context=section§ionName=membership